Bugünlerde pek bir perişanım, pek bir yorgunum. Bir o kadar da heyecanlıyım. Çünkü taşınıyoruz.. Çünkü ev değiştiriyoruz. 11 yıl aradan sonra toparlanma, koli yapma, yeni evle eski ev arasında mekik dokuyup eksikleri tamamlama işleri pek bir yabancı geldi. Oturdum oturdum şimdi sıkıştım. Aslında daha önce hallolabilirdi her şey ama araya maalesef bayram girdi. Bayram tatili dolayısıyla resmi işler tamamlanamadı. Haliyle bütün bayram oflaya poflaya, gün sayarak geçti. Tamam konuşup anlaşmıştık ama tapuyu elimize almadığımız için "dur bakalım, dur bakalım" diye diye doğru dürüst toplanamadım. Yani bunda benim tembelliğimin hiiiiç payı yok:) Suç devlet dairelerinin:)
Oflaya poflaya, içimde yapılmamış kolilerin sıkıntısıyla(!) geçirdiğim bayram tatiline bir adet Monet sergisi, bir adet Fenerbahçe maçı sıkıştırmayı başardım efendim:)
Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki "Monet'nin Bahçesi" sergisine nasıl olsa gidilecekti. Bayramda İstanbul nispeten boşalmışken ve trafik fena değilken; havalar da henüz soğumamışken aradan çıkaralım dedim. Ailecek gezdik. Sergi, Monet'yi ve İzlenimcilik akımını tanımak açısından faydalı. Ağırlıklı olarak sanatçının son dönem resimleri getirilmiş. Bu resimlerin özelliği, sanatçı katarakt olduğu halde ve 75 yaşındayken yapılmış olması. Demek ki yaratma dürtüsüyle hareket eden insanlar, sonuna kadar bu arzularından vazgeçemiyorlar.
Sergide Monet'nin birkaç parça kişisel eşyası da yer alıyor. Bir de ayrıca Auguste Renoir'e ait meşhur Monet portresi var ki onu gördüğüme de çok sevindim. Görünce hatırlayacaksınız hangi portre olduğunu...
Efendim, sergi 6 Ocak'a kadar gezilebilir.
Image may be NSFW. Clik here to view. ![]() |
Fotoğraf çekmek yasaktı. Bu fotoğrafı, tabloların sergilendiği alanın dışında olduğu için çekebildim. Çekmek zorunda mıydım? Hayır ama insan hatıra olsun istiyor yahu! Bayılıyorum fotoğraf çekmeye, durup durup onlara bakmaya, başkalarının fotoğraflarına bakmaya, hatta kendi fotoğraflarımızı zorla eve gelen misafirlere göstermeye:)
Bir de maça gittim demiştim. 29 Ekim günü Fenerbahçe'nin maçı vardı. Son cezalı maçtı. Erkek seyircilerin değil, kadın seyircilerin stada alındığı maçlardan hani? Nasıl bir cezaysa bu? Sinir olmamak işten değil ama bu ayrı bir tartışma konusu...
Ben kadın seyircili maça gitmemiştim daha önce. Merak ediyordum. Fırsat bulunca da kaçırmadım. Neticede Saraçoğlu'nda maç seyretmek her zaman keyif verir. Daha doğrusu... Verirdi... 3-1 yenildik:) (Sinirden gülüyorum:)) 2 yıldır kendi stadımızda yenilmiyorduk. Serinin bozulmasını görmek kardeşimle bana da kısmet oldu:) Skor kötüydü ama Cumhuriyet Bayramı seremonisi güzeldi.
Kadın kadına maç seyretmek nasıldı peki? Vallahi kadınlar erkekleri hiç aratmıyorlar onu söyleyeyim öncelikle. Tepkiler yerinde, küfürse küfür, ıslıksa ıslık:) Bazı yorumcular kadın taraftara haksızlık ediyorlar. Rıdvan'ı çok severim ama "kadın taraftarlar göbek atmaya geliyorlar" demiş galiba. Maç öncesi öyle bir durum oluyor açıkçası. Ama maç sırasında herkes pür dikkat izliyor kusura bakma Rıdvancım! Tepkiler de anında ve doğru oluyor. Futbolu sırf erkeklerin tekelinde görmekten vazgeçin artık. Futbol zeka işidir ve onu da yalnızca erkekler anlar gibi bir fantaziniz var ya hani... İşte o çok saçma... CERN'de deney yapmıyoruz futbol seyrediyoruz alt tarafı. Neyse... Uzatmayayım, kadın kadına maç seyretmenin ilginçliklerine geleyim tekrar. Şöyle ki:
1- Takım sahaya çıkınca kadın taraftarlar öyle bir çığlık attı ki, sanırsın bir pop yıldızı sahneye çıkmış. Ses gerçekten çok tiz ama ne yapalım Allah bizi de öyle yaratmış.
2- Rakip takımdan bir futbolcu sakatlanıp yerde kıvranırken kadın taraftarlar acımasızca "oooh!ooh!" çektiler.
3- Golleri yedikçe sağdan soldan "Alex'i de yolladın, bak şimdi ne oldu?" konuşmaları gelmeye başladı. Üçüncü golden sonra kadınlar dayanamadılar "Aykut istifa!", "Aykut söyle, Alex nerede?" diye çemkirmeye başladılar. Ben "Aykut istifa" demedim, kardeşim dedi. Hiç acımadı vallahi.
4- Maçın başından sonuna kadar Volkan'a tezahürat yapıldı. Bir de Semih girince coştu kadın taraftarlar.
5- Maçın sonunda Antalyaspor'lu futbolcuları alkışlayacak kadar da centilmendik ve Fenerbahçeli futbolculara da bir o kadar kızgındık.
6- Hep bir ağızdan 10.Yıl Marşı şahaneydi.
7- Yenildiğimiz yetmezmiş gibi daha stada girerken atkımı düşürdüm, kaybettim:( 100.yıl atkısıydı. Çok üzüldüm. Stadın içindeki Fenerium'dan bir tane daha aldım.
Böyleyken böyle... Geçen hafta bunlar oldu. Ben gidip biraz koli yapayım!