Kanımca bugün geldiğimiz noktada karşı karşıya olduğumuz cahillik, sorgulamamak, düşünmemek, okumamak, nefret tohumları ekmek, boş konuşmak, yarım yamalak bilgi sahibi olup çok bilir gibi davranmak ve daha bir sürü olumsuz davranışın kaynağı çarpık eğitim sistemimizdir. İyi okullar bitirmek, iyi notlarla mezun olmak iyi eğitim aldığımız anlamına gelmez. Devlet ya da özel hiç fark etmez, bizim okullarımızda insan sevgisi, ülke sevgisi, okumanın önemi, okuduğunu anlamanın önemi, kendi varlığına saygı, kendi varlığının dışındaki insanlara saygı, doğaya saygı, görgü, sorgulama, araştırma, sanatın güzelliği ve aklınıza gelebilecek, insanı insan yapan daha pek çok olumlu yeti arka plana itilmiştir. "Ben bunların hepsini vermeye çalışıyorum" diyen en "iyi" okullarda bile yeterli çaba yoktur. Bu sadece bugünün problemi değil. Fakat dün teori ve pratikte memlekete faydalı öğretmenler yetiştirme gayretindeki Köy Enstitüleri'ni kapatan zihniyetin bugün de var olmadığını kimse söyleyemez. Yukarıda saydığım ve "İnsanı insan yapan özellikler" dediğim her şey aslında birer ihtiyaçtır. Bizim bugünlerde ülkecek muhtaç kaldığımız, hasretini çektiğimiz ihtiyaçlardır. Eğer bahsettiğim duygusal ihtiyaçlarımız okullarımızda karşılanmış olsaydı bugün çevremizde olan biteni -en küçük olaydan en önemli olaylara kadar- sorguluyor olurduk. En basiti mesela sosyal medyada doğruluğunu araştırmadan aptal aptal paylaşımlar yapmazdık. Biraz da olsa bilgisine, eğitimine güvendiğim insanların yaptığı dengesiz, araştırılmadan ortaya sürülmüş paylaşımlar beni inanılmaz hayal kırıklığına uğrattı özellikle son günlerde. Hani şüphem vardı aslında ama "Bu kadar da değil" dediğim bir aşamadayım. Sorgulamamanın haricinde okuduğunu idrak edememek dediğim de bu. Her düşünceden, her kesimden insanın önüne gelen her bilgiyi öylece ortaya sürmesi cahilliğin daniskasıdır. İyi notlarla iyi okullardan mezun olmak, çok kitap okuyor ve gündemi takip ediyor gibi görünmek ne yazık ki cahilliğe engel olamıyor. Dediğim gibi eğer eğitim sistemimizde yeterli bir kalite olsaydı tarihimizi, uzak ve yakın geçmişimizi iyi bilirdik ve en önemlisi geçmişten ders almayı öğrenirdik. O zaman tekrar, tekrar, tekrar sağa sola saldırmazdık belki. Belki bazılarımızın içindeki kötücül dürtüler yüzünden, belki dış güçlerin oyunu yüzünden, yakın geçmişte karışmadı mı bu ülke? Aynı toprakların insanı bir diğerini vurmadı mı? Neden okullarda kuru kuru tarih öğretildi de tarihten ders almak öğretilmedi? Öğretilmedi işte. Sonuç: Küçük ya da büyük her toplumsal krizde, kimi klavye başında, kimi sokaklarda, düşünmeden birbirine saldıran insanlar... Sanatla, doğayla iç içe büyütülmesi gereken çocuklarımız, siyasetle yatıyorlar siyasetle kalkıyorlar. Çocukların yanında konuşulmaması gereken konulara dikkat etmeyen büyükler, bir de resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerin yapılacağı yerde daha çok test çözülmesi gerektiğinden dem vuruyorlar. Veli toplantılarında rastlamışsınızdır. Bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar ki sanatın herhangi bir dalıyla uğraşan insan biraz daha uzaklaşır kötülükten. Güzel bir müzik dinliyorsan, güzel bir resme bakıyorsan, güzel bir roman okuyorsan, en azından o an için unutuyorsundur bütün kötülükleri. Sanatsal faaliyetleri çoğaltmak gerekmez mi hayatımızda? Bunun için okullar en uygun yerler değil midir? Kaliteli eğitim almak her çocuğun hakkıdır, bu hakkı sağlamak her devletin görevidir. Yarım yamalak eğitim almış aileler (Eğer kendi içlerinde sorgulayan, düşünen, okuyan, farkında olan kimseler değillerse) yarım yamalak eğitim almış çocuklar yetiştirirler. Bu böylece süreeeer gider... Nasıl toparlanacağız bilmiyorum ama yarınlara dair umudumu kaybetmek de istemiyorum. Kötü zamanlardan geçiyoruz ama her şeye rağmen başka milletlere benzemeyen bir tarafımız olduğuna da inanıyorum. Son anda toparlamak bize özgü bir durum. Önemli olan geç olmadan, iş işten geçmeden toparlanmak. Lütfen sorgulayalım, okuyalım, düşünelim, empati yapalım, insan ve ülke sevgimizi kaybetmeyelim, çocuklarımızın da aynı özelliklere sahip olması için uğraşalım. Lütfen!
↧