Geçen hafta sonu üniversite sınavı vardı, bu hafta sonu da var. İki sınav arası Orhun çalışmaya çalışırken, ben de böyle heyecanlı desem değil, rahat desem değil, bir tuhaf hallerde boş boş dolanıyorum. En çok yaptığım şey kitap okumak. Okumak hep iyi gelmiştir bana ama bugünlerde yardımı daha da fazla oluyor doğrusu. Üniversite işi sonuçlanana kadar bende durum bu sanırım. Dün kendi kendime sinemaya gideyim de biraz ağlayayım dedim:) Bu iş için en uygun film Senden Önce Ben'di tabii. Kitabını okumadım. Bu tarz, yani "Küçük Mucizeler Dükkanı" tarzı diyebileceğim hafiflikteki kitapları tercih etmiyorum. Yanlış anlaşılmasın, okuyanı asla küçümsüyor değilim. Nitekim söz konusu ettiğim kitapları okuduğum, üstelik çok faydalandığım bir dönem olmuştu. Oğlum doğduğunda arkadaş olmuşlardı bana. Kadınlar beni anlayacaktır, o kadar yorgun ve şaşkın bir dönemdeydim ki kafamı dağıtmak, rahatlamak için vakit bulabildiğim zamanlar Tavuk Suyuna Çorba Öyküler vs. affetmedim:) Her dönemin, her yaşın tercihi farklı olabiliyor yani. Kitapların güzelliği burada. Kendine uyanı seç! Oku! Uzun lafın kısası, Jojo Moyes'in bu kitabını okumadım ama sevildiğini biliyordum. Filminin fragmanını gördükten sonra, çok sevildiğini bilmemden mütevellit beyaz perdedeki halini tercih ettim.
Filmi beğendim. Konusunu anlatmak istemiyorum şu an. Bilmeyenler için yazmaya başlamıştım ama yazınca konu çok klişe geldi. Fakat bu sözüm filmden soğutmasın. Tam tersini demek istiyorum. Klişe bir konu gibi (sonu hariç) görünebilir fakat duygu sömürüsüne kaçmadan güzel işlenmiş, iyi bir film olmuş. IMDb puanı da 7,8.
Hiç fena değil yani.
Filmdeki -hala göremediğim, görmek için can attığım- İngiltere manzaralarına bayıldım. Oyuncular da epey sürprizliydi doğrusu. Başroldeki Emilia Clarke malum Game of Thrones'un meşhur Daenerys'i. Başrolü paylaşan diğer isim Sam Claflin ise Açlık Oyunları'nın yakışıklısı. Oyuncular çıktıkça "Aa! Tywin Lannister!, Aaa! Downton Abbey'deki uşak!, Aa! Harry Potter'daki çocuk!"şeklinde sevinçlere gark oldum:) Ne de olsa film İngiltere'de geçiyor. İngiliz oyuncuları seviyorum, bambaşka bir karizmaları var.
Peki ben ağladım mı? Umuma açık yerlerde asla tercih etmeyeceğim bir durumdur ama ağladım biraz:) Zaten ağlamadan çıktığını söyleyen pek yok. Fakat dediğim gibi, duygu sömürüsüne dayalı bir film değil. Biraz mizah, biraz dram, biraz aşk... Seyredilesi bir film çıkmış ortaya. Bence yazın sıcak günlerinde yapılabilecek en güzel şeylerden biri sinemaya gitmek. Bundan önce de Warcraft'a gitmiştik. O bambaşka bir dünya. Her seyrettiğimi yazmıyorum ama onu da anlatmalıydım aslında. Çünkü çok çok beğendim. Vizyondaki bu iki filmi tavsiye ederek konuyu bağlayayım en iyisi.
02:52