2016 sağdan soldan vurmaya devam ediyor. En son George Micheal'ın ölüm haberini almak beni çok sarstı. Uyumaya hazırlanıyordum. Orhun sömestr tatilinde, evde. İlk o söyledi. Çok üzüldüm, çok çok üzüldüm. Çocuk da şaşırdı. Bu haberden fazlasıyla etkilendim çünkü George Michael benim ilk gençliğimdi. Asla yüz yüze görüşemeyeceğimi bildiğim ilk aşkımdı. 14 yaşındaki Sezer'den bahsediyorum.
Ve devamındaki birkaç seneden... İlk çıktığı gün koşa koşa gidip aldığım gençlik dergilerinden haberlerini ve fotoğraflarını kesmeler, onları özenle hazırlanan defterlere yapıştırmalar, aralara şiirler serpiştirmeler, her gece bir gün tanışırım belki hayaliyle resmini öpüp uykuya dalmalar, kasetlerini döndüre döndüre dinlemeler, televizyonda veya radyodaki programlarda sıradaki şarkının onun olması umuduyla dikkat kesilmeler, alınmadık posterini kartpostalını bırakmamalar...
Sevgim şekil değiştirdi belki ama 20.yüzyılın en iyi şarkıcılarından biri olması nedeniyle şarkılarını dinlemem ve takip etmem bugüne kadar değişmedi. Ergen hallerimi düşünürdüm bazen, George Micheal için hazırladığım defterleri çıkarır bakar ve o yıllardaki halime gülerdim. Ancak şimdi, şu an, yürekten hayranı olduğum sanatçı bu dünyadan göçüp gittikten sonra defterlerime baktığımda hüzünleniyorum.
O günlerdeki evimiz, annem, kardeşim, hayatta olmayan ve çok özlediğim babam, arkadaşlarım, geleceğe dair endişelerim ve her şeye rağmen umutlarım, ortaokul yıllarım, lise yıllarım, içine daldığım gençlik dergileri, odamızın duvarlarındaki posterler, video kasetler, teyp kasetleri, radyo programlarındaki istek şarkıları ve daha neler neler geliyor aklıma. Akranlarımın benimle aynı şeyleri hissettiğine eminim.
Tuhaf bir duygu bu. Tüm bu sebeplerden dolayı çocukluğumuza, gençliğimize ait isimler göçüp gittiğinde çok üzülüyoruz belki ama zamanında bizlere yaşattıkları güzel duygular da yadsınamaz ve unutulamaz. Dilerim yüzümüzde gülümseme bırakan tüm insanlar rahat uyusunlar.