Quantcast
Channel: Sezer Eser Perker
Viewing all articles
Browse latest Browse all 567

CERVANTES'İN DÜNYASINDAN YARIŞ PİSTLERİNE...

$
0
0
    Hafta sonu izlediğim bir tiyatro oyununun ve bir filmin kritiğiyle buradayım. İlki "Don Kişot'um Ben". Daha çok Ozan Güven'i tiyatro sahnesinde görmek isteyenlerin ilgisini çeken bir oyun. Benim öncelikli tercihim Baba Sahne yapımı olması. Zira Bir Baba Hamlet'i çok beğenmiştim.
    Don Kişot'un konusunu, yazarının Cervantes olduğunu hepimiz biliriz. Seyrettiğimiz oyun, Mihail Bulgakov uyarlaması. Don Kişot'la birlikte maceradan maceraya atılan seyis Sancho Panza bu kez bir kadın. La Mancha'nın soylularından, gençlik yıllarını çoktan geride bırakmış, hafiften deliliğe bulaşmış Alanso Quijano yani Don Kişot adalet aramak amacıyla yola çıkmaya karar verir. Yakınları ona göz kulak olması için evin beslemesini erkek kılığına sokup Sancho Panza olarak yanına yoldaş ederler. Bundan sonra olaylar güncel konulara da atıfta bulunulan bir komedi olarak ilerler. Oyun uzun. Fakat sıktığını söyleyemem. Tempo düşmüyor çünkü oyuncular çok iyiler. Yalnız sıkmamak için yaşanan hareketlilik sırasında ne yazık ki bazı konuşmalar anlaşılamayabiliyor. Yüksek tempoya rağmen net duyduğum iki cümle var ki beni biraz rahatsız etti. "Dul kadının eli ağır olur" ve "Eli lezzetli olanın yatağı da lezzetlidir" cümleleri. Ne gerek vardı anlamadım. Yazılı veya görsel bir eser içerisinde mantıklı duran hiçbir şeye, fikrime uymasa dahi itirazım olamaz. Fakat bunlar gerçekten anlamsızdı. Halk diline yakın konuşup güldüreceğim derken gereksiz yere seksist söyleme kaymak olmamış. Üstelik ilerleyen sahnelerde Sancho Panza'nın vali olduğu zaman, handa çalışan kıza saldırdığı için suçlanan katırcıyı kadına şiddet konulu çeşitli mesajlarla yargılaması ve hapse atması alkış almak amacıyla sergilenmişti. Ortada tecavüz yoktu bile. Kız resmen iftira attı, katırcı hapse girdi, biz de alkışladık :) Elmalarla armutlar yine birbirine karıştı. Bunlara kafayı takmazsanız, neyin ne amaçla yapıldığını tahmin ediyorsanız,  yani zamanın ruhunu çözdüyseniz, amacınız yalnızca eğlenmekse, Ozan Güven ve Günay Karacaoğlu'nu sahnede izlemek isterseniz tavsiye edilebilir bir oyun. Don Kişot gibi romantik bir edebi karakteri Charles Manson'la ilişkilendirmek ne kadar doğru bilemem ama ne çare ki Ozan Güven'in bazı tavırları onu hatırlattı:) Muhtemelen o sırada onu taklit ediyordu aslında. Başarılıydı.

    Gelelim filme. Pazar günü Asfaltın Kralları'nı izledik. Orijinali "FORD v FERRARI" olan ismin Türkçeye "Asfaltın Kralları" olarak çevrilmesi berbat ama film güzeldi. Otomobil yarışlarının en zorlularından biri olan Le Mans yarışlarının birinciliğini her seferinde Ferrari'ye kaptıran Ford'un bu konuda atılım yapması üzerine gelişen biyografik bir film bu. Ford'un amacı yarışlarda zirveye çıktıktan sonra araba satışlarını arttırmak. Yeni geliştirilecek olan yarış arabasının tasarım ekibinde yer alan ve bu arabayla Le Mans 1966 yarışına katılan Ken Miles'ın amacı ise en hızlı arabayı yapmak ve kazanmak. Matt Damon'ın canlandırdığı Carroll Shelby o zamana kadar Le Mans yarışını kazanmış tek Amerikalı yarışçı. Sağlık sorunlarıyla pistlerden uzak kalınca işin ticari kısmına yönelmiş ve otomotiv sektörüne girmiş. En hızlı arabayı yapmak için Ford'la anlaşan Shelby'nin büyük umudu Ken Miles. Adam hem iyi bir tamirci, hem de korkusuz bir yarışçı. Aksi, başına buyruk ama tutkulu Miles'ı canlandıran Christian Bale. Ve bu rolde çok başarılı. 

   Film her ne kadar Amerikan Ford ile İtalyan Ferrari'nin rekabeti gibi lanse edilse de aslında bu 
Ken Miles'ın hikâyesi. Emekçi ile sermaye, para ile tutku ilişkisinin hikâyesi. Sevimsiz patron Ford karşısında centilmen Enzo Ferrari'yi tutsam da Ken Miles'ın uğruna Le Mans 66'yı Ford'un kazanmasına sevinmek durumunda kaldım:) Gerçi adamcağızın zaferine bile gölge düşürdüler ama gerçek hikâyeyi bilmeyip filmi seyredecek olanlar için bu konuda ipucu vermeyeyim.
Ken Miles ve Carroll Shelby
   Şahane spor arabaların, bol bol yarış görüntülerinin yer aldığı Asfaltın Kralları'nı izledikten sonra eve geldiğimde Orhun'un çocukluğundan sakladığım spor arabalarını çıkarıp tek tek sevesim geldi:) Filmde geçen Ford Shelby'miz bile var. Bir de o çok ufakken Play Station 1'de beraber oynadığımız yarışları düşündüm. Çok oynardık. Ama ben Play Station 1'de kaldım. 2'den itibaren asla beceremedim, gitgide zorlaştı :) Velhasılıkelam, salonda zırt pırt telefonlarını açanlar yüzünden sinemaya daha az gidiyor olsak da seyrettiğimize değdi. Bu telefon bağımlılığının sonu ne olacak arkadaş? Sadece sinema mı? Artık tiyatroda bile açıyorlar. Hem fotoğraf ve video çekiliyor, hem mesaj vs.'ye bakıp çevredekiler rahatsız ediliyor. Üstelik bunun yaşı da yok. 17 yaşında bir delikanlı da aynı görgüsüzlüğü yapıyor, 60 yaşında bir kadın da. Olan gerçekten film ve oyun izlemeye gelmiş izleyicilere oluyor. Ve bana bu yazıyı durduk yere böyle bağlamak düşüyor.








Viewing all articles
Browse latest Browse all 567

Trending Articles


Korunma zirhi


Havasta Açık Kapalı Günler


Taslit ve Darp


Şura Suresi 19. Ayet Mucizesi


Sıkıntıyı gideren Ismi Celil duası


Muhabbet Ve Cimaya Kuvvet


İrsali hatif


SCCM 2012 Client Installation issue


Karanfil ve Surei İhlas ile CELB


Ya Rakib Esmasının Mucizeleri


Sübhanallahi milel mizan


Musallat için


Karia Suresi ile Celb


Ve huvel kaviyyul azîz


Cinleri Kovma Babı


Hizbul Vikâye (Koruyucu Dua) Ruhsal Yükselme ve Korunmak


Ya Cebbar;Yâ Cebbar c.c:Dilediğini zorla yaptırmaya


“ Yâ Evvel Yâ Âhir Yâ Zahir Yâ Bâtın “


Kağıtları Altına Çevirmek


rızık ve geçim derdi için ya vehhab vefki