Sinemaya gittik. 2 hafta önce... Tabii ki vizyona girdiği ilk gün TENET'i izledik. Orhun'un profesyonel anlamda çalıştığı ilk proje olduğundan bahsetmiştim. Dolayısıyla sabırsızlıkla beklediğimiz bir filmdi. Normal zamanda olsa zaten hiçbir Christopher Nolan filmini kaçırmayız fakat bu kez bizi böyle bir dönemde sinema salonuna yönlendiren daha duygusal nedenler oldu. Şu şartlarda kimseyi sinemaya gitmek konusunda etkilemek istemem. Herkesin kişisel risk hesaplamasını yapması ve ona göre davranması gerektiği dönemlerdeyiz. Ben sadece gözlemlerimi aktaracağım ve her zaman olduğu gibi sayfama tarihi bir not düşmek adına yazacağım.
Aylardan sonra ilk kez sinemaya gideceğimiz için tedirgindik. Zira sokağa kısıtlı çıkan insanlarız. Bu yüzden filmin gösteriminden bir gün önce salona gittim ve ne gibi tedbirler alındığını sordum. İki yan yana oturulan koltuktan sonra (Yabancıyla yan yana bilet satılmıyor) sağda ve solda 2'şer koltuğun boş kaldığı söylendi. Sıra açısından düşünürsek, boşluklar önden arkaya çapraz şekilde bırakılıyordu. Böylece, tam miktarı hatırlamıyorum ama salonun ancak yüzde ellisi ya da altmışı kadar bilet satılmış oluyor. Havalandırmanın dışarıdan temiz hava alacak şekilde yapıldığı, seans aralarında çalıştırıldığı, film başladıktan bir süre sonra kapatıldığı söylendi. Maskesiz girmek tabii ki yasak. Konuştuğum görevli "Zaten sinemaya gelen yok. Bir filmi 2-3 kişi için gösteriyoruz" dedi. "Nolan filmi gelince dolacaktır" dedim. Kabul etmedi. "Yarın görüşürüz" dedim. Nitekim haklı çıktım. Bilirsiniz, Christopher Nolan filmlerini seven ve bekleyen hayranı çok. Biletlerin ön satışta olması bile bunun kanıtı. Kısacası, ilk gösterim günü boş olmayacağını bilerek gittik sinemaya. Nitekim satıştaki her koltuk doluydu. Neyse ki söylenen her şeyin uygulandığını gördük. IMAX salonları çok büyük olduğu için dolu koltukların arasındaki boşluklar 2 metreden fazlaydı. Biz 3 kişiyiz. Haliyle birimiz tek kalacağız. Aldığımız tek koltuğun yanı satılmamıştı. Havalandırma 5-10 dakika sonra kapatıldı. Herkeste maske vardı. Ara ara kontrol ettim, belki seyircinin bilinçli olmasından kaynaklıydı, benim görebildiğim kadarıyla kimse maskesini çıkarmadı. Maalesef yiyecek-içecek satışı devam ediyor. Neyse ki mısır yiyen sadece bir kişi gördüm. Belli ki herkes tedirgindi. Film sessizce ve hareketsizce izlendi. Bir gün bu dönem mazi olduğunda, normale dönüldüğünde kalabalıklara karışmaya nasıl alışacağız merak ediyorum. Son anda salona girdik, işimiz bitince hemen eve döndük. Normalde ya öncesinde ya sonrasında bir yerde yemek yerdik, kahve içerdik. Bunlar keyifli şeylerdi. Şu sıra her şey çok sıkıcı.
Christopher Nolan, önceki gişe başarılarına ulaşmayacağını bile bile TENET'in salonlarda gösterilmesi konusunda ısrarcı oldu. Çünkü röportajlarından öğrendiğime göre "Sinema salonda izlenir" düşüncesinde olanlardan biri. Kesinlikle ben de bu düşüncedeyim. Vizyon tarihi defalarca ertelendi. Belli ki belki tehlike azalır diye düşünmüştü ancak geldiğimiz noktada istenen azalmanın gerçekleşmediğini söyleyebiliriz. Filmi seyredişimizin üzerinden 2 hafta geçti ve o günden bu yana hasta sayısı gün be gün arttı. Sinemaya gidişimiz, özlem giderişimiz yanımıza kâr kaldı. Birkaç ay daha gideceğimizi sanmıyorum. Ancak, açık konuşmak gerekirse sinemada bir parça tedirginlik duymama rağmen, bu durum ileri boyutlara ulaşmadı. Kontrollü ve bilinçli bir ortam gördüğüm için olsa gerek. Aslında şu maske ve mesafe işini oturtsak, dip dibe durulan kalabalık ortamlarda bulunmasak ve tabii ki testi pozitif çıkıp bunu saklayanlar olmasa çok yol alacağız.
Peki film nasıldı? Bize göre güzeldi:) Şaka bir yana, bir miktar kafa karıştırıcıydı ki bu aslında Nolan'ın zaman konusuna, farklı evrenler konusuna fazlaca kafa yormasından kaynaklanıyor. Spoiler vermek istemiyorum. Kısaca konusu hakkında şunu söyleyebilirim: "Halihazırda herkeste bir 3.Dünya Savaşı düşüncesi var. Bu savaş kimler arasında çıkabilir? Bu bildiğimiz anlamda bir savaş mı olacak?" Anlamakta zorluk çekenler için sosyal medyada filmdeki olayların zaman çizelgesi bile yayınlandı:) Kendi adıma böyle bir çizelgeye gerek duymadım. Çünkü konunun özünü kavradım ve son derece başarılı aksiyon sahneleriyle de keyiflendim. Hani Dark dizisinde de kim nereden gelmiş, nereye gitmiş, kimin nesiymiş çok konuşuldu ama işin özünde bir bütünlük ve iyi bağlanan bir final vardı ya... TENET'de de buna benzer bir durum söz konusu. Felsefesi, dünyayı korumak, mevcut kaynakları tüketmemek, geçmiş ya da gelecekteki herkesin birbirine bağlı olduğu düşüncesine dayalı. TENET kelimesi "İlke" anlamına geliyor ve baştan da okusan sondan da okusan anlamı değişmiyor.
Filmin teknolojik tadına varmak için kesinlikle IMAX salonda izlemek gerekli. Dikkat çeken aksiyon sahneleri, olan biteni anlamak için durmaya, düşünmeye izin vermiyor ve kendini harekete kaptırıyorsun. Fakat en sonunda muhakkak düşünüyorsun. İzleyen bir başka kişiyle derin sohbetlere giriyorsun. Oyunculardan da bahsedecektim ancak fazla uzatmamaya karar verdim. Yalnız şunu eklemek isterim, filmde pek beğenmediğim Elizabeth Debicki'yi "The Crown" dizisinde Prenses Diana rolünde izleyecekmişiz. Diana'yı kimin canlandıracağını merak ediyordum, şimdi Debicki'nin bunu nasıl gerçekleştireceğini merak ediyorum.
Filmde Tallinn sokaklarını, belli mekânlarını görmek bizim için uzaktaki bir dostla karşılaşmak gibiydi. 3 yıl boyunca her bir köşesini öyle gezdik ki şehirde çekilen tüm sahneler tanıdıktı. Örneğin opera sahnesindeki salon, Rusya'ya bağlı olunan dönemde, 1980 olimpiyatları için yapılmış, şimdi atıl durumda olan bir mekânın parçası. Yarım bir günü orada geçirmiştik, farklı gelmişti. Norveç free portu olarak gösterilen yer, Tallinn'in çok sevdiğim Kumu Müzesi. Bunun gibi pek çok detay... Ve Orhun'un çekimlere dair anıları... Güzeldi. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki her şeye rağmen bu film durgun geçen günlerimize hareket getirdi, bir parça duygulandırdı. Enteresan 2020'nin unutulmayacak anıları arasında yerini aldı.