Güneşli pazar günü herkes dışarıdayken ben oturdum bloga yazı giriyorum. Şikayetçi miyim? Hayır! Çünkü bence İstanbul'da pazar günü dışarı çıkılmaz. Hele hava güzelse hiç olmaz. Öğlene kadar, herkes uyurken çıkıp dönersen ne alâ! Aksi halde dehşet kalabalığa kalırsın, trafikten çıldırırsın, bir yerde kahve içmeye masa bulamazsın. Zaten evin erkekleri bu ara pek yoğun. Biri sabah 9'da geldi, diğeri öğleden sonra 3'te. Haliyle uyuyorlar. Ben de sessiz sakin kitabımı okudum, şimdi buradayım. Birazdan akşam yemeği hazırlığına geçerim, derbi günü malûm, güzel bir masa hazırlarım. Eşim Galatasaraylı, ben Fenerbahçeli'yim. O yıllarca kendi sahalarındaki her maçı tribünde izledi. Son birkaç senedir, artık bu işler için yaşlandığını söyleyerek, ara ara gidiyor. Sıkı taraftardır. Ama ben de fena değilim:) Çocukluğumdan beri izlerim maçları. 80'leri, 90'ları sorun, takır takır anlatayım. Özellikle metrobüsten sonra bazen kardeşimle, bazen Orhun'la bazen de kendi başıma dahi olsa maçlara gitmişliğim çok. Bizim stadyum merkezi yerde olduğu için işler kolay yürüyor. Kadıköy'den metrobüse biniyorum, durağa yakınız, neredeyse evimin önünde iniyorum. Stadyumda ise kadın seyirci çok fazla. Bir kere bile sıkıntı yaşamadık. Velhasılıkelam bizim için derbi günleri önemli:) Orhun güya Fenarbahçeli bu arada. Ama sorsan bir tane futbolcu sayamaz. Küçüklüğünden birkaç isim kalmış aklında o kadar. Böylesi daha iyi. Lise yıllarında babası gibi evden kaçıp gece stadın önünde uyuyan bir genç olmasını istemezdik. Orhun maçlardaki coşkuyu, milletin tepkisini izlemeyi seviyor:) Bakalım bu akşam ne olacak? İki takımın da galibiyete ihtiyacı var:)
Geçen hafta okullar ara tatildeydi. Yeğenim Nisan lisede olduğu için hâlâ haberdarım okul işlerinden. Bir gün bizde kaldı. Teyze-yeğen sohbet etmeye bayılırız. Hamilton Müzikali'ni bilir misiniz? Onun hayranı kendisi. Döndüre döndüre şarkılarını dinletti. Müzikalden bir kadın karakteri bana çok benzetiyormuş. "Senin gibi eşitlikçi, akıllı ve dominant bir kadın" dedi. Bir liseliden bunları duymak önemli değildir de nedir dostlar? :) En yakınındaki büyüklerini küçümsemeye meyilli olunan yaşlarda yeğeninden bunları duymak çok güzel. Gerçi bu konuda mütevazı olamayacağım, gençlerle aram hep iyi olmuştur. Çocuklarla da öyle. Eski dostlarım bilirler, bir ara ortaokulda ücretli öğretmenlik yaptım. Resim derslerine girerdim. Okul çok kalabalıktı, yorucuydu ama keyifliydi. Orhun'un üniversite dönemi, sağlık sorunları derken tekrar öğretmenliğe başvurmadım. Açıkçası yaşla birlikte kafa gürültüyü de kaldırmamaya başlıyor. Çalıştığım okulda sabahçı yaklaşık 2000, öğlenci 2000 öğrenci vardı. Karmaşayı siz düşünün:) Fakat aklım devamlı surette çocuklarda ve gençlerde. Düşünüyorum, hayatımda ileriye dönük bir takım şeyleri düzene koymaya çalışıyorum, aslında ailecek bazı planlamalar yapmaya çalışıyoruz ve bunların içinde gençler için anlamlı ne yapabilirim sorusu da yer alıyor. 15 yıl kadar önce Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı'nda gönüllü çalışmıştım. Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı ortaokul öğrencilerine İstanbul gezisi düzenleniyordu. Tarihi yerler tanıtılıyordu. O zaman her hafta sonu şehir içine gidip gelmek zorlamıyordu beni. Evim biraz şehir dışında kalıyor. Ve gittikçe kalabalıklaşan İstanbul'da yolculuk etmek, kendimi ne kadar genç hissetsem de biyolojik gerçekler diye bir şey var ki eskisi kadar kolay değil artık. Kendini bilmek, yeteneklerini, becerilerini, sınırlarını tanımak ve ona göre davranmak önemli. Başladığın işi yarım bırakmamak da önemli. Kendimi hırpalamadan, hangi alanda neler yapabileceğimi düşünüyorum. Bakacağız.
Yaş demişken... Doğum günüm yaklaşıyor. Kardeşime kitap aldırdım hediye olarak. Ekonomi berbat dostlar! Kitap almak bile lüks hale gelmeye başladı. Benim için bundan güzel hediye mi olur dedim, verdim listeyi.
Bu aralar İtalyanca çalışıyorum. İtalyanca'ya hep ilgi duydum. "Bir Ressam, Bir Resim" serisi için özellikle son zamanlarda yine sıkça İtalyanca'yla haşır neşir olunca, kelimeleri keyifle uzata uzata, ahenkli şekilde okumaya başlayınca "Neden öğrenmeye çalışmıyorum ki?" dedim. Şimdilik Duolingo'yla başladım. Vallahi iyi gidiyor. Euro'nun gidişatına bakmadan bir sonraki İtalya seyahatinde çat pat da olsa İtalyanca konuşacağımın hayalini kuruyorum. Hayalde kalmasa bari! Yani şu sıra hayal kurmak bile zorken hâlâ nasıl olup da bunları düşünebildiğime şaştım dostlar. Tam şu an idrak ettim. Eşref saatimdeyim sanırım. Enerjimi düşürmeden mutfağa geçeyim ben. Maç saatine az kaldı.
Herkese şahane bir hafta diliyorum.