Quantcast
Channel: Sezer Eser Perker
Viewing all articles
Browse latest Browse all 567

TAM BENİM TİPİM (MİŞ)...

$
0
0

    Eskişehir'in alametifarikalarından biri kitapçıları. Geçtiğimiz ocak ayında bu güzel şehirde bulunduğum zaman, bir başka işi olan Orhun'u beklerken kitap-kafelerden birine girmiştim. Bir masaya yerleşip sıcak kahve eşliğinde satın aldığım kitabı incelemeden önce raflar arasında uzun uzun gezmiştim. Seçtiğim kitap buydu: 

      "Tam Benim Tipim". Bir font kitabı. Yazı karakterleri ve tasarımcıları hakkında eğlenceli bir kitap. AÖF İkinci Üniversite kapsamında Görsel İletişim ve Tasarım okuduğumdan bahsetmiştim. Dersler arasında Tipoloji de var. Kitabı aldığımda hangi sene müfredatta olduğunu bilmiyordum. Bu dönemdeymiş. Ben bu kitabı merak edip her türlü alırdım ama zamanlama şahane örtüştü. Önce kitabı okudum, sonra dersler başladı ve bilgiler birbirini tamamladı. Üstelik eğlenceli bir şekilde. 
    Okuduğumuz kitaplarda, sokak tabelalarında, reklamlarda, yediğimiz çikolatanın paketinde, sinema afişlerinde, blog sayfalarında, yazının olduğu her alanda her gün karşımıza çıkan harfleri birilerinin tasarladığını elbette biliyordum ancak bilgim bu kadardı. Oysa ki tarihi geçmişi nasıl da uzun, etkisi ne kadar yüksek bir alanmış. 
Bunu kitabı okuyunca idrak etsem de tasarım aşamasının göründüğü kadar basit olmadığının her zaman farkındaydım. Nasıl mı? Aşağı yukarı 10-11 yaşlarında kendi kendime bir alfabe tasarımı yapmıştım. Allah herkese benim gibi kendini oyalayabilen bir çocuk versin, elim hiç boş durmazdı:) Okur, yazar, resim yapar, keser-yapıştırır, bebek elbiseleri diker, bulmaca -çözer değil- yapar, örgü örer, devamlı fikir üretir bir çocuktum. Arada mesela televizyon ya da radyo dibine oturup yeni duyduğum şarkıların sözlerini yazmak gibi boş uğraşlarım da oluyordu ama bu kendini oyalayabilen bir çocuk olduğum gerçeğini değiştirmiyor:) Ve bunları hep kendi kendime, sessiz sakin hallederdim. Tasarımlarımı bazen kendi kafamı kullanıp çözmeye çalışırdım, bazen -örgü gibi- bilen büyüklere usul usul yanaşıp öğretmelerini isterdim. Asla yapışmazdım, darlamazdım, yaptıklarımı da kimsenin gözüne gözüne sokup ilgi görmeye çalışmazdım. Tamamen kendi keyfime çalışırdım. İşte böylece tam bir yaz boyunca, babaannemin Gemlik körfezine bakan güzelim balkonunda kendi tasarımım olan alfabe üzerinde uğraştığımı hatırlıyorum. Tam Benim Tipim'i okuyunca baya baya tipograflık yaptığımı anladım. Çünkü ölçe biçe çizmiştim. Bunun için kareli kağıt kullanmıştım. A harfiyle I harfinin aynı kalınlıkta olmayacağının farkındaydım, noktaları ya da çengelleri eklerken belli ölçüleri gözetmem gerektiğini biliyordum. Gözleye gözleye fark ediyordum. Bir kelime içinde yer alan harflerin ölçülerini ayarlarken, birleşimin göze estetik ve dengeli görünmesi gerektiğini anlıyordum. O yaşta resmen bir tasarımcı gibi çalıştığımı bugün hayretle fark ediyorum. Çiziyordum, siliyordum, tekrar çiziyordum, deniyordum. Üşenmesem şimdi bir örneğini tekrar çizip buraya eklerdim ama üşeniyorum. Şunu söyleyebilirim ki ekstra uğraştıran gölgeli bir karakterdi. Kalın ve serif (tırnaklı) harfin kendisi yetmiyormuş gibi bir de sol aşağıya düşen gölgesini yapıyordum:) Gölgeleri dikkatli dikkatli koyu renge boyuyordum. "Serif" kelimesini o yaşta bilmiyordum tabii. Ve dediğim gibi yan yana görünüşleri önemliydi. Kitaptan öğrendim ki tasarımcılar bu iş için "The quick brown fox jump over the lazy dog" cümlesini kullanırlarmış meğer. Bu bir pangram. Yani tüm harfleri içinde barındırıyor. Her birinin nasıl göründüğünü bir cümlede izleyebiliyorsun. "Hamburgers" veya "Handgloves" gibi kelimeler de ölçü kelimeleriymiş. Çünkü h, g ve e önemli. Yemin ederim o zaman "G,g" harfinin öneminin farkındaydım:) Bir yazı karakterinin hangisi olduğunu anlamak için "g" harfine bakmak yeterli çünkü tasarımcılar için yaratıcılıklarını kullanabilecekleri özellikte bir harf. Tasarımım olan alfabeyi bugüne getirip getirmediğimi sorabilirsiniz. Ne yazık ki saklamadım, küçüktüm. 
Daha önce bahsetmiştim, annemin de öyle huyları yoktur. Velhasılıkelam... Harcandığımı düşünüyorum dostlar:) Şaka maka bu böyle aslında. Bir kere ben yine bir şeylerle uğraşırken babamın "grafiker olabilir" dediğini hatırlıyorum. O zamanlar şimdiki gibi rağbet görmese de böyle bir mesleğin farkındasınız madem, niye üstüne gitmediniz? Kendi gereksiz dertlerinin peşine düştüler, kardeşim de ben de "nasıl olsa akıllı" kontenjanından ilerlemeye çalıştık. Sonra sonra kendi aklımla anca Sanat Tarihini bulup halledebildim. Şimdi durduk yere niye içimi döktüm bilmiyorum:) Nereye bağlayacağımı da unuttum. Kitap da yazı dünyası da keyifli yani dostlar! 
Blog yazarlarına uzak bir konu da değil. Hepimiz yazımız daha okunabilir olsun diye bedavaya sunulanların arasından karakter seçimi yapıyoruz. Farklı tasarımlar isteyen her türlü işinde ücretli karakterleri kullanabilir. 
Ben bu sayfada daha önce (ismini unuttum) daha büyük ve kalın bir karakter kullanıyordum. Çünkü biliyorum ki okuyucular arasında büyüklerimiz de var ve telefondan ya da bilgisayardan yazı okumak, rahat görmek kolay değil. Benim açımdan bu platformda işlevselliğin ön planda olduğunu söyleyebilirim. Bir süre önce Times kullanmaya başladım ki bu karakter öncekine göre biraz daha ufak olsa da soluk değil, karmaşık değil. Kitapta Times New Roman için "Onunla yazılmış her şey dürüst ya da hiç olmazsa adilmiş hissi veriyor. Buna koşullandık" deniyor.
    Kitapta çok daha fazla enteresan bilgi var tabii. Mesela Obama'nın kampanyasında kullandığı "Gotham" karakteri aslında GQ dergisi için tasarlanmış. Kimseyi ürkütmeden ileriyi düşünmek gerektiğini hatırlatan bilinçli bir tercihmiş.
    Edward Johnston'ın Londra metrosu adına tasarladığı "Underground" için, halka ait olan ilk yazı karakteri deniyormuş. Eğitimle, politik manifesto ya da sınıfla değil, seyahat ihtiyacıyla ilişki kuran, gündelik kullanım için tasarlanmış ilk yazı karakteri.
    Helvetica, İsviçre tasarımıymış ve İsviçre'nin Latince adı olan Helvetia'dan geliyormuş. Dünya üzerinde o kadar kullanımda olan bir yazı karakteri ki Cyrus Highsmith adlı bir NewYork'lu bir gününü Helveticasız geçirmeye karar verdiğinde toplu taşıma araçlarını kullanamamış, çok az yiyecek arasından tercih yapmak zorunda kalmış, devamlı sağdan soldan gözlerini kaçırmak durumundaymış. Henüz izlemedim ama "Helvetica" isimli keyifli bir belgeselde bunların yer aldığı söyleniyor. 
    İngiltere'nin en tanınan yazı karakterlerinden olan Sans'ın tasarımcısı Gill Sans, kardeşiyle, kızıyla ve hatta köpeğiyle giriştiği deneysel cinselliği günlüklerine not alan bir kimseymiş. Bu yüzden bu fontun kullanılmaması gerektiğini savunanlar var ancak geçmiş olsun. Epeyi yaygın.
    Naziler Gotik formları benimsemişler, Roman yazıyı yoz saymışlar. Ancak işgal ettikleri ülkelerde gotik yazıyı uygulayacak matbaa kalıpları bulamayınca ve bu ülkelerde insanlar gotik yazıyı okurken zorlandıkları için kılıfına uydurup bir gecede onu "Yahudi" ilan edip yasaklamışlar.
    "Apollo 11" astronotlarının Ay yüzeyine bıraktıkları plakette "Futura" yazı karakteri kullanılmış. 
    Ve böyle daha bir çok bilgi... Bu kitabı ve yıllar sonra anlamını kavradığım tipolojiyi sevdim. Kitap kütüphanemden göz kırptıkça bana Eskişehir'i hatırlatacağı gibi çocukluğuma da döndürdü ve pek böyle şeylere takılmadığım halde ailemi sorgulamama sebep oldu:) Bu dönem Tipoloji sınavından 100 üzerinden 100 almazsam bana yazıklar olsun dostlar!






Viewing all articles
Browse latest Browse all 567

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Yildiz yükseltme


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue