Orhun internet aracılığıyla dünyanın farklı yerlerinden birkaç arkadaş edindi. Şimdiki gençlerin durumu bu. Biz eskiden yabancı mektup arkadaşı bulup yabancı dilimizi geliştirelim diye çabalardık. Şimdi gençler takıyorlar kulaklığı, açıyorlar mikrofunu ve kilometrelerce uzaktaki arkadaşlarıyla sohbet ediyorlar, oyun oynuyorlar. Ben biraz pimpirikli bir insanımdır. Orhun sohbet sırasındayken oda kapısının kapalı olmasından hoşlanmıyorum. Zorla kapattırmıyorum ama odasına girip çıkarken mahsustan açık bırakıyorum:) Gelip gidip kulak kabartıyorum, Orhun uyumadan asla uyuyamıyorum. Aklı başında ve olgun bir çocuktur. Benden de pek bir şey saklamaz, çok güzel sohbet ederiz ama yine de dikkat etmek lazım diye düşünüyorum. Sıkmadan, özgürlüğünün kısıtlandığı hissini vermeden kontrol etmek lazım. Ha bu nereye kadar gider, kim ne kadar başarılı olur bilinmez. Gençler ve çocuklar söz konusu olduğunda fazla atıp tutmamak lazım. Adamı sulu dereye götürür susuz getirirler de ruhun bile duymaz:) Her neyse... Ben yine dağıldım. Asıl bahsedeceğim konu başkaydı. Orhun'un yabancı arkadaşları genelde Norveç ağırlıklı. İngiliz var, Rus var. Bir de Selanik'e gidip geldiği için Yunanistanlı arkadaşları var. Oyun oynarken bir yandan da sohbet ediyorlar, ya da havadan sudan yazışıyorlar. Ama neler konuşmuyorlar ki? Din, politika, tarih... Müslümanlar ne yapmış? Hıristiyanlar ne etmiş? Okul ne fena bir şeymiş. O önce şu ülkeye gitmiş, beriki Türkiye'ye gelmiş falan filan. Daha özel konular da var ama onlar bana anlatılmıyor tabii:) Ailevi konularda da dertleşiyorlar. Tüm bunlardan gençlerin ne kadar hassas olduklarını anlıyorum bir kez daha. Ve dikkatimi çeken bir şey var. Orhun'un farklı ülkelerdeki arkadaşlarının % 70'inin anne ve babası ayrı. Boşanmışlar... Çocuklar sohbet ederken bu konuda ne kadar üzgün olduklarını belli ediyorlarmış. Orhun da üzülüyor ve bana anlatıyor. Ben de hüzünleniyorum her seferinde. Hafta sonları toparlanıp babasının evine gitmeye üşeniyor bir arkadaşı mesela. Biri üvey annesinden hiç hoşlanmıyor. Geçen gün ışınlanmak hakkında konuşuyorlarmış ve bir arkadaşı "ben ışınlanabilseydim, istediğim zaman annemin evine gitmek isterdim" demiş örneğin:( Ve daha neler, ne düşünceler, ne hisler... Gençler bunları birbirleriyle paylaşıyorlar. Ama büyükler onların bu sıkıntısından ne kadar haberdarlar bilemiyorum? Görüyoruz ki Batılı ülkelerde boşananların sayısı epeyi çoğalmış. Bizim ülkemizde de giderek artıyor. Orhun'un ilkokuldan beri beraber olduğu 1-2 arkadaşının arasında da var anne-babası ayrı olanlar. Onlar da şikayetçiler, onlar da paylaşıyorlar sıkıntılarını.
Hiç kimse sevmediği, anlaşamadığı bir insanla aynı hayatı paylaşmak zorunda değil. Asla... O çok zor bir durum. Fakat evlilik ve boşanma gibi radikal kararlar basite indirgenerek hayata geçirilmemeli diye düşünüyorum. Büyük çoğunluğun ilk etapta evlilikten beklentisinin çocuk sahibi olmak olduğunu kabul edelim. Evleniriz, çocuk sahibi olmak isteriz, aile kurmak isteriz. Çocuklarımızı hayatımızın merkezine koyarız. Peki boşanırken çocuklarımız kararlarımızın neresindedir? Hiç kimse bana "sen ne biliyorsun ki, ne yaşadın?" demesin. Ben de boşanmış anne babanın çocuğuyum. Onlar ayrıldığında kardeşimle yaşımız büyüktü. Liseye gidiyorduk. Anlayış gösterebileceğimiz yaşlardaydık yani. Fakat yine de kolay değildi. Çok abartılı bir durum olmadıkça hiçbir çocuk anne ve babasının ayrı olmasını istemez. Toplantılarda, özel günlerde annesini ve babasını bir arada görmek ister. Gerçi ben o konuda serttim. Yaşım da büyük olduğu için ve kızgın olduğumdan dolayı "siz aynı anda aynı yerde olmak istemezsiniz herhalde, yoksa ayrılmazdınız değil mi?" deyip naletlik ederdim özel günlerde. Ki bu da bir başka boşanmış ebeveyn çocuğu psikolojisidir.
Demem o ki... Boşanmalar artıyor. İnsanlar çok kolay vazgeçiyorlar birbirlerinden. İş o aşamaya gelmeden önce daha evlilik arefesinde iyi düşünülmesi gerekiyor zannımca. Aman evleneyim de, çocuğum olsun da ne olursa olsun mantığıyla hareket edilmemeli. Çocuklar çok üzülüyor haberiniz olsun. Ve bu üzgün çocuklar, gençler, geleceğin dünyasını oluşturacaklar. Kalbi kırık bir nesil var sırada gibi geliyor bana. Ha bu durum belki onların tam tersi hareket etmesine, ailelerine, çocuklarına daha sıkı sarılmalarına sebep olacaktır. Böylesi güzel olurdu. Tabii sıkıntılarını, üzüntülerini, terk edilmişlik duygularını aşıp; farklı yollara sapmayıp o aşamaya gelebilirlerse... Üzgünüm ama durum bu... Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da gençlerin ve çocukların tarafındayım.