Bu aralar Paulo Coelho'nun biyografisini okuyorum. Fernando Morais imzalı, başarılı bir çalışma. Coelho'nun
ne kadar enteresan bir karakter olduğunu gösterdi bana. Kitaplarından birkaçını okudum ancak yaşam öyküsünü pek bilmiyordum, ilgilenmemiştim. Şaştım kaldım. Ailesinin standartlarına uymadığı için yanlış değerlendirilip neredeyse çocuk yaşta akıl hastanesine yatırılmış olması üzdü beni. Ancak yanlış anlaşılmasın, tamamen masum da değil Paulo. Sadece daha farklı yaklaşılması gerekirdi. Sanırım olayların 60'lı yılların Brezilyası'nda geçtiğini dikkate almak lâzım. Bakalım... Kitabın ortalarındayım, bir ara satanizme yönelecek kadar karanlık bir yanı da olan yazarın kendisini nasıl terbiye ettiğini, ruhunu nasıl dinlendirdiğini okuyarak öğreneceğim.
Modern Family izliyorum. Birkaç yıldır listemdeydi. Başlamak için geç kalmışım. Kâbuslarla dolu ülke gündeminin içinde öyle iyi geliyor ki. Bunalıyorum, bunalıyorum, antidepresan niyetine uyumadan önce bir bölüm Modern Family izleyip yatıyorum. İzlemek demişken... Dün akşam 1917'yi izledik. Hatırlayacaksınız, Oscar 2020 En İyi Film adaylarından biriydi. Vizyona girmesini bekledik, haberleri sabırla takip ettik ama lanet salgın patlayınca sinemalarda gösterilmedi. Covid19 öncesi ne verimli bir seneydi o. Bütün filmleri sevmiştim. 1917'ye de bayıldım. Hâttâ Oscar heykelciğini Parazit'ten aldım ona verdim.
Geçen gün Orhun'un Taksim'de işi vardı, ben de peşine takıldım. İşini tamamlayınca biraz takılırız dedim. Uzun bir aradan sonra ilk gidişimdi. 2 doz aşıyı oldum ve üzerinden birkaç hafta geçti, maskeyi ihmâl etmeden ufak ufak açılırım ben. Artık biraz da salgına ve aşıya inanmayanlar otursun. Bu konuda düzenleme gelecek olursa sonuna kadar desteğim. Aşı yetersiz kaldıkça virüs konak bulacak, konak buldukça mutasyona uğrayıp devam edecek. Temel biyoloji bilgisi. Neyse... Beyoğlu'nda çok dükkan kapanmış, yerine yenileri açılmış. Her yer turistlere yönelik lokumcu, şekerciyle dolmuş. Turist var. Sadece Yakın Doğu'dan değil, her coğrafyadan var gibi geldi bana. Turist olsun. Ama sağlıkla olsun. Şu günler (pek çok anlamda) atlatılsın, Türkiye turistik açıdan hak ettiği değere kavuşsun.
Beyoğlu'nda İstanbul Madam Tussaud'un önünden geçerken dayanamadık içeri girdik. Ziyaret keyifliydi fakat kısa süreliydi. Zira balmumu heykel sayısı fazla değil. Ücret de ona göre epeyi pahalı. Bazıları tamam ama her heykelin başarılı olduğunu da söyleyemeyeceğim. İlk müzeyi, yani Londra'dakini gezmedim. Bir günlük Amsterdam ziyaretimiz sırasında önünde uzun bir kuyruk gördüğümüz Madam Tussaud'a da girmedim. Kısacası birebir karşılaştırma imkânım yok ancak özellikle bizim yerli karakterler -bu müzenin popülaritesini dikkate alırsak- özenli değildi. Orhun Londra'daki müzeyi gezmişti. Fikrimi ona söyledim. Karşılaştırmayı o yaptı. Tahmin ettiğim gibi, gerçekçilik açısından, orijinal müzede heykellerin yüzündeki tüyler bile gözardı edilmemiş. Orada içimden "Allahım ne olur Londra'daki Madam Tussaud'u da gezeyim. Lütfen! Lütfen!" dedim. Burada söz konusu olanın balmumu heykel aşkı değil, Londra seyahati olduğunun altını çizmek isterim. Bir gün olur diye diye ertelediğimiz Londra. Görmeyi en çok istediğim şehir. Neden bu kadar geç kaldı bilmem. Vardır bir sebebi. Belki en güzel şekilde olacaktır.
Yurt dışı seyahatleri o kadar özledim ki... Geçenlerde ilk kez ince patlıcan dilimlerini un, su ve tuz karışımına bulayıp kızartmıştım. Baktım 6-7 sene önce Malaga sahilinde yediğimiz patlıcan kızartmasına benziyor. Bir tek pekmezi eksikti. Hemen üzerinde ince ince gezdirdim pekmezi. Malaga tatilini anarak afiyetle yedik. Sahilde dizi dizi salaş lokantalar vardı. Dekoratif amaca hizmet eden sandaldaki ızgarada cızırdayan sardalya, pekmezle tatlandırılmış patlıcan kızartması, salata... Denizden yeni çıkılmış, karınlar açıkmış. Ne güzeldi...
İşte böyle... Aklımıza mukayyet olmaya çalışarak tükettiğimiz günlerde ısrarla üretmeye çalıştığımız ufak tefek keyiflerin, durmadan yoklayan uzak düşlerin bu ara bana düşenleri bunlar. İki fotoğrafla bağlıyorum yazıyı. Biri Beyoğlu'ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat'tan aldığım güzelim kitaplarımın fotoğrafı. Diğeri de Madam Tussaud İstanbul'a olumsuz lâf etmenin sıkıntısını gidermek için eklediğim, en başarılı heykellerden birinin fotoğrafı.